23 Kasım 2013 Cumartesi

DERSHANELER KAPATILIYOR MU?

 
Geçtiğimiz haftanın en öne çıkan gündem maddesi kuşkusuz dershaneler konusu oldu. O kadar çok yorum yapıldı, yazıldı, konuşuldu ki. Diğerlerini bir kenara bırakıp konunun birinci mağduru durumunda görülen Fetullah Gülen ne demişti hatırlayarak yazımıza başlayalım;
 
"Günümüzde rüzgarlar biraz muhalif esiyor" "Siz doğru yolda yürüdüğünüz halde bir kısım her şeyi kendine, benliğine bağlamış, dünyevi çıkarlara bağlamış, şöyle böyle dünyadan değişik şeyler kotarmaya bağlamış insanlar sizin aleyhinizdeyse şayet hangi zihniyette hangi düşüncede olursa olsun isabetli bir yolda yürüyorsunuz demektir. Firavun aleyhinizdeyse doğru yolda yürüyorsunuz demektir, Karun aleyhinizdeyse isabetli bir yolda yürüyorsunuz demektir. Samiri ve Karun ikisi de İsrailoğulları'ndandı. Samiri de aleyhinizdeyse isabetli bir yolda yürüyorsunuz demektir." Söylemlerinde bu dönem boyunca "sabır" telkin etmek de vardı.
 
Bugün sosyal medyada sabırlı ve hak arayışı dilinde bir çok paylaşımlar gördük. Bunlardan biri de  hastagı idi. Cemaate yakın kişiler gibi cemaatle alakası olmayan kişiler de başlık altında paylaşımlarda bulundular. Gerek cemaat medyası gerek sosyal medyada hükümetin dershane uygulamasına aleyhte ciddi bir karşı propaganda gün itibariyle sürmekte. Eğitime destek veren her eylemin yanında olmalı. Bugün AKP cemaat ters düşer yarın uzlaşır ayrı mesele. Sadece tek bir doğru vardır. O da demokratik bir ülkeden bahsediyor isek (ki ne tarafta yer alırsa alsın aksini söyleyeni duyamazsınız, memlekette herkes demokrat) teşebbüs hürriyetine ket vurarak demokrasiden bahsedemezsiniz. Tarafların fikrini almadan oturmuş yerleşmiş kurumları yerle bir edemezsiniz. Edersiniz etmesine ama kamuoyunun vicdanı sızlar. Dershaneler cemaate farklı şekilde hizmet ediyor olabilir. Bu doğrultuda bazı kesimler sırf cemaat en çok ses veriyor diye sessiz kalmakta. Haksızlığın kime yapıldığının önemi yoktur. Yanlış olup olmamasının önemi vardır. Bir gencin bile eğitimine katkı veriyor, yolunu aydınlatıyorsa o yolu karartmak insafsızlıktır. Dershaneler yoluyla çok başarılı gençlerin yurtdışına burslu gönderildiklerine şahit oldum. Dershanelerin sınavlarında dereceye girenleri ücret almadan kaydetmesi bile bir katkıdır.
 
Eğitim sistemimiz ne yazık ki etkin ve tıkır tıkır işleyen bir seviyeye gelememiştir. Bu kadar sıkıntının dile geliyor olması, sistemin hastalıkları olduğu ve tedavisinin yapılamadığı yada yanlış tedavilerle iyice içinden çıkmaz hale geldiğinin göstergesidir. Öğretmenlerin atanamaması, öğrencilerin sınavdan sınava yarış atı gibi koşturulmaları, öğretmenlerin gelişim ve performanslarının kendi insaflarına kalabildiği, bir yabancı dili akıcı şekilde konuşamadan üniversite mezunu olunan bir ülkeden bahsediyoruz. Daha fazlasını da sayabileceğimiz aksaklıkları göz ardı edip eğitim sisteminin sancısı, (günah keçisi gibi) dershanelerdir demek gerçekçi bir yaklaşım olmaz.
 
Diğer yandan dershanelerden vergi alınmaktadır. Gerek dershane yönetimi, gerek eğitmenler gerekse öğrenciler vergi ödemektedir. Dershaneler okulda bir nedenle başarı düzeyi geri kalmış öğrencinin telafi sistemidir. Dershaneler 35-40 kişilik sınıflarda eğitim gören çocuk ve gençlerin daha daraltılmış sınıflarda eğitim teknikleri gelişmiş uzmanlarca desteklenmesini de sağlar. Dershaneler eğitim rehberliği de vermekle çocuğun/gencin eğitim kariyerlerini planlamalarında rol oynamaktadır.
Dershaneleri kapatmak o boşluk kapanmadığı sürece başka akış yolları bulup kontrol dışı şekilde yeni biçimlere yol açabilir. Boşluklar bir şekilde dolar.
 
Peki dershane sistemi kusursuz mu? Elbette değil. Ciddi denetimler yapılmalı. Gerek fiziki şartları, gerek eğitimin akreditasyonu, gerek müfredatı, gerek liyakatı ile ilgili düzenlemeler yapılmalı. Ama dershaneleri kapatmak mevcut sistemde faydadan çok zarar getirecektir. O zarar da en çok orta gelirli ailelerin çocuk ve gençlerine dokunacaktır.  
 
Başbakan Erdoğan bu konuda çok kararlı konuştu. Ancak (yılların siyasetçisi değiliz belki ama) biraz kafa yorup dışardan bakıp parçaları birleştirdiğimizde, Cemaatin AKP'nin bir hassasiyetine dokunduğu ve dershane konusunun buna karşı bir hamle olabileceği akla geliyor. Bu argüman doğru ise doğal sonucu olarak dershane konusu rafa kalkacak, sessizce kapanacaktır. Diğer taraftan MEB'nın bu konuda çok fazla öne çıkmaması teknik gerekçeler sunmaması da bu argümanı destekliyor düşüncesindeyim. Aynı doğrultuda eğer cemaatin yumuşak karnı dershaneler değil de pastaneler olsaydı bu hafta herkes pastaneleri konuşmuş olabilirdi.
 
Diğer seçenek AKP'nin tarafları üzerinde bir uzlaşmaya varmaksızın, dershaneleri gerçekten kapatmak istemesi. Seçimler yaklaşırken AKP'nin cemaat desteğini kaybetmeyi göze alması eşyanın tabiatına aykırı gibi geliyor. AKP'nin iktidar bulutlarının arasından bakıp her şeyi ufalmış görmek gibi bir hata yapmayacak kadar organize ve stratejik bir politika izlediğini ve adımlarını atarken ciddi şekilde tartıp biçen bir kadroya sahip olduğunu düşündüğüm için bu seçeneği akla yatkın bulmuyorum. Sonuç olarak dershanelerin kapanması bir müddet sonra gündemden düşüp unutulacak öngörüsü ağır basıyor. İzleyip göreceğiz. Dilerim ki bu tartışmalar bir uzlaşıya bağlanır ve kazanan memleketimiz olur.
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder