12 Kasım 2013 Salı

AKP NEREYE GİDİYOR?

Her Salı olduğu gibi Mecliste grubu olan partiler grup toplantılarını yapıyorlar.
Kanal dolaşırken ilk rastladığım MHP Grup toplantısı oldu. Devlet Bahçeli grup toplantısında Başbakan'ın Finlandiya söylemi ve ardından gelen artçı etkileri merkeze alarak gençlerin ahlaklı ve şuurlu olduklarını vurgulayarak tavrını açıkça ortaya koydu. Aslında gündemi meşgul eden kızlı erkekli meselesine ve Başbakan'ca kaynağı Denizli ilindeki bazı endişelerle başlayıp Finlandiya'daki basın açıklaması ile gündeme oturan gençlerin meşru yada gayrimeşru yaşam tarzları gündemine en sağlıklı yanıtı da Bahçeli'nin verdiği kanaatindeyim.

CHP grup toplantısında ise Kılıçdaroğlu, AKP iktidarının ülkeyi tipik bir yarı açık cezaevine döndürdüğünü belirtti. Kılıçdaroğlu ayrıca son günlerde gündemden inmeyen Adana Valisi ile ilgili olarak, Bülent Arınç'ın yerine Vali Coş'un hükmet sözcüsü yapmasını önerdi.

Hep eleştirdiğim gibi CHP kendi projelerini, kendi politikalarını anlatmak yerine AKP karşıtlığı siyasetine ısrarla devam ediyor. Halkın bu dile itibar etmediğini, AKP eleştirisi siyasetinin CHP'ye bir katkı sağlamadığını söyleyip dursak da bir işe yarayacağı yok.

Başka bir kanalda AKP Grubunun canlı yayınına geçtim. AK Partinin grup toplantısında Başbakan tezahüratlar eşliğinde gündemi değerlendiriyor. Başbakan'ın taraftarlarına etkili şekilde hitap ettiğinden şüphe duymuyorum. Söylemleri ve şiirlerle beslediği hitabı akıcı ancak çok yorgun görülüyor. Dış seyahatlerin temposu belli ki ağır gelmiş. Alevilerin Muharrem orucuna değinmesi konusunda danışmanlarından öneri gelmiş olmalı ki konuşmasının oldukça geniş bir kısmını Alevilere ayırıyor. Kürt vatandaşlarını da ihmal etmiyor. Başbakan Erdoğan, konuşmasının sonunda ünlü Kürt kökenli sanatçı Şivan Perver ile İbrahim Tatlıses'in bir konserde bir araya getireceklerini müjdeliyor.

Konuşmanın dikkat çeken bir yanı da Başbakan Erdoğan'ın birden fazla sefer 200 yıllık tarihimiz ifadesini kullanması. 200 yıl dediğine göre Cumhuriyet döneminden de önce Osmanlı'nın modernleşme dönemlerinden itibaren başlayan bir Batılılaşma ve elitizmin milletin değerlerini ifade etmediğini ima ediyor. Artık milletin söylemek istediğini kimseye beğendirmesine gerek olmadan rahatlıkla ifade edebileceği de vurguluyor.

Belli ki seçim propagandası her kesimden her yaştan dindar olanlara odaklanılmış. AKP özellikle de muhafazakar Kürt kitleyi önemsiyor. AKP oylarına yeni oyları bu kesimlerden katabileceğine inanıyor.

Üniversiteliler ve Gezi Parkı gençliği ise hala karşıya alınmış durumda. başbakan bu kesimlere aldığı tavrın hala arkasında. 180 km hızla giden otomobili sürer gibi. Bu kesimlerden karşısına çıkana aldıracağa da benzemiyor.

Türkiye 2013 yılı nüfusu 76.481.847. Kadın erkek yüzdesi birbirine oldukça yakın. Nüfusun % 50,2 si erkek,  % 49.8 kadın. Türkiye genç bir nüfusa sahip deriz. Merak edenler için yaş aralıklarına göre dağılım aşağıdaki tablodaki gibi.
Oy kullanan genç kesimi 2. satırı esas alarak değerlendirecek olursak, bu kesim, nüfusun % 11,5 luk bir kısmını oluşturuyor. Seçmen sayısı bazında ise Yüksek Seçim Kurulu Başkanı Sadi Güven'in açıkladığına göre 51 milyon 980 bin 193 yurtiçi seçmen varmış. Tüm seçmen sayısının ise  % 17 si 18-24 yaş aralığında denebilir. Yani oy kullanmaya sandığa gidecek  5 kişiden neredeyse 1'i 18-24 yaş arasındaki gençlerden oluşuyor.

Yaş Aralığı Toplam Yüzde %
18 - 22 654 761 29,6%
18-24 8 781 910 11,5%
25-30 7 521 446 9,8%
31-40 12 260 200 16,0%
41-50 9 742 348 12,7%
51-60 7 477 027 9,8%
60 + 8 044 157 10,5%
  76 481 849  

AKP Gezi eylemcisi gençleri seçim stratejisinde pek fazla bir etken olarak görmüyor yada görüyor ama değiştiremeyeceği bir etken olarak kabul edip kendi yoluna bakıyor. Oysa ciddi bir ağırlık teşkil eden bu gençlere yönelik bir seçim propagandası yürütmemeyi seçmek, 'marketing' mantığıyla bakan birisini şaşırtacaktır.

Konuşmanın çarpıcı bir yanı ise birden fazla sefer önceki 200 yıl ifadesinin geçmiş olması. 200 yıl dendiğine göre Başbakan, Cumhuriyet döneminden de önce Osmanlı'nın modernleşme dönemlerinden itibaren başlayan bir Batılılaşma olgusunun milleti ifade etmediğini ima ettiğini düşünüyorum. Artık milletin söylemek istediğini kimseye beğendirmesine gerek olmadan rahatlıkla ifade edebileceği de vurguladıkları arasında.

Son günlerin bir diğer önemli konusu da Erdoğan Arınç ters düşme krizi idi. Başbakan Erdoğan Finlandiya açıklamasında kendisinden farklı bir görüş belirten ve dikkatle izlenen Bülent Arınç kırgınlığı meselesi. Başbakan bu konuda da kendi tarafından, aramızda elbette farklı düşündüğümüz olur dava arkadaşlarımızla biz kendi aramızda hallederiz, sözleri ile noktayı koydu. Arınç'ın noktayı koyup koymadığını zamanla göreceğiz.

Yazımın başlığı olan AKP nereye gidiyor sorusunun cevabına gelince. Şimdiye kadar değindiğim kısa açıklamaların ardından kendimce yanıtını vermeye çalışayım. Son dönemdeki siyasete bakıldığında AKP merkezden uzaklaşıp daha sağa doğru gidiyor. AKP ye oy vermeyen ülkenin yarısı bu gidişattan kaygılı. Arınç'ın kırgınlığı bir fırsata çevrilemedi. Partide bir muhalif ses çıkmayışı parti içinde herkesin kenetlendiğinden ziyade bir baskı olduğu şeklinde dışarıya yansıyor. Bu merkezden uzaklaşmanın ve gençleri meşru gençler gayri meşru gençler şeklinde ayırmanın da besleyeceği AKP karşıtlığı AKP nin oylarına yansıyacaktır. Sözün ötesinde bu sonuçlarının toplumun genelinde neye tekabül edeceğini yakın zamanda halkın sandıktaki iradesi gösterecek. Yerel seçimlere 5 ay kaldı. Kişisel öngörüm ve çevremdeki gözlemlerim AKP'nin oylarını kaybediyor olduğu yönünde.
12.11.2013

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder